Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz vatandaşın cebine dokunup, yapılan kömür makarna yardımlarını da önemsiz kılacak boyutta bir enflasyon yaşanınca sokağın söylemi de değişti…
Ucuz ekmek kuyruklarına düşen vatandaş, barınma ve gıda sorunu ile karşılaşınca “hazine ödemelerinin” ne demek olduğunu, siyasetin yanlış ve yanlı politikalarının eninde sonunda kendi cebine yansıdığını anlamaya başlayarak, sonunda ödediği vergileri sorgulamaya başladı.
Vergilerinin karşılığını alamadığını gören vatandaş artık “yol yapıyorlar” değil vergilerinin karşılığı için “Alanlar alıyor, biz almıyoruz” diyor.
“Önceden zengin insanlar fakir insanlara Ramazan’da fitre, sadaka verirdi; şimdi fakir insanlar kur korumalı sistemle zengin insanlara para ödüyor… Kendimize bir yumurta bile alamıyoruz, perişan olduk.. Götüren götürüyor, bize bir şey kalmıyor” sözleri ile isyan eden vatandaş Sözcü gazetesinin mikrofonlarına konuşabildi.
Vergi uzmanı Ozan Bingöl vatandaşların 2021 yılında bütçe hedefinin de yüzde 26,2 üzerinde olacak şekilde, 1 trilyon 165 milyar lira vergi ödediğini açıklarken, geçim derdiyle boğuşan yurttaşlar ise bu kadar vergi ödemesine rağmen karşılığını alamadıklarını dile getirdiler.
Sözcü muhabiri Avcılar Meydanı’nda vatandaşa mikrofon uzattı ve “Ödediğiniz vergilerin karşılığını alabildiğinizi düşünüyor musunuz?” diye sordu. Cevaplar ise şöyle;
Himmet Sarıçay: “Vergilerimiz mültecilere gidiyor, karşılığını alamıyoruz. Önce kendi milletime, kendi geleceğime yatırım yapılmasını isterdim. Bugün üniversite mezunları işsiz, üniversite öğrencileri yurt bulamıyor. Milli Eğitim okullarında bir sınıfta 70 öğrenci var… Ben vergi verdim, devlet okul yapsaydı…”
Akın Uludaş: “Hayır düşünmüyorum. Eğer vergiler bu ülkenin yurttaşlarına eşit bir şekilde dağıtılmış olsaydı bugün bu kadar yoksulluk olmazdı. Ülkenin haline bakın… Nereye gidiyor bu kaynaklar? Önceden zengin insanlar fakir insanlara Ramazan’da fitre, sadaka verirdi; şimdi fakir insanlar kur korumalı sistemle zengin insanlara para ödüyor.”
Sedat Tanyer: “Hayır alamıyoruz. Ürünlere verdiğimiz paranın neredeyse yarısından fazlası vergi olduğu için biz de devletten bir şeyler bekliyoruz. Öğrenciyim ben, az önce karnımı doyurmak için 40 lira verdim…”
Adil Özdemir: “Hayır. Nerede alıyoruz? Alanlar alıyor, biz almıyoruz. Alanlar alıyor, götürüyor işte. Emekiyim, maaşımı geçinebileceğim miktarda versin. Ama yok, neredeee! (Neden verilmiyor sizce?) Kendilerinden artıyor mu ki bize versinler? Götüren götürüyor, bize bir şey kalmıyor Allah’a şükürler olsun!”
Cengiz bey: “Nerede ya Allah’ını seversen! Memleketin vaziyetini görüyorsunuz, nasıl alalım? Vergiyi boşver, karnımızı doyuramıyoruz. Vergilerimizin, bizim refah içinde yaşamamızı sağlayacak şekilde geri dönmesi lazımdı. Başka ne ister insan?”
Mesut bey: “İmkansız. Bizim ödediğimiz vergileri kendi etrafındaki kendi adamlarına veriyor; bize bir şey yok. (Vergilerinizin ne şekilde size dönmesini isterdiniz?) Hakça herkese verilsin.”
Zeliha Düzenli: “Asla düşünmüyorum. Kendimize bir yumurta bile alamıyoruz, o vergileri bizden nasıl alıyorlar hayret ediyorum. Perişan olduk be oğlum… Her şey ateş pahası. Bazen düşünüyorum; balkondan aşağı atlayayım…. Çocuklara bela olacak, beni mezara bile götüremezler.”
Ömer Çiçekli: “Düşünmüyorum. Hizmet yok, bir şey yok; pahalılık var. Vergilerimiz doğru yere gitseydi bu pahalılık olmazdı, hizmet bu kadar az olmazdı.”
Güler hanım: “Kesinlikle hayır. (Ödediğiniz vergilerin karşılığı olarak nasıl hizmetler beklerdiniz?) Daha rahat yaşamak. Daha huzurlu, stressiz, her şeyi alabilme gücümün olduğu…”